Thursday, October 30, 2008

Baudlaire/Flaneur/Derive


Baudelaire ; modern hayatın kahramanlığı üstüne yazarken, sadece şehri keşif heyecanı ile sokaklara çıkan yüreklerin tercümanıdır:
‘Paris hayatı, şiirle ve harikalarla dolup taşmaktadır. Harikalar, tıpkı hava gibi bizi sarıp içimize işliyor, ama onu görmüyoruz’

Wednesday, October 29, 2008

Ürkmeyiniz!

Ürkmeyiniz! insanlığa her döneminde korkularıyla oluşturulmuş yaşamlar dayatılmıştır. korku; ağzı kurutur, gözbebeklerini büyütür ve insanları bir birlerine yakınlaştırır. sanırım bu yüzden geçmişte: sursuz ve susuz kent olmamıştır.surun dışındaki korkulması gereken varlığa dönüştürülmüş, oluşturulan korku kültürü ile yok edilmesi gereken öteki arasında bir bağ oluşturulmuştur.modern yaşamın yatay ve dikey biçimlendirilmiş kentlerinde ise öteki: o kente ait olmayan ya da kentin kurallarıyla yaşamını sürdürmeyenler üzerinde yoğunlaşmış. ötekiler için kent merkezlerine uzak kör noktalar oluşturulup kentli için ucuz iş gücü kaynağı olarak yaşamalarına izin verilmiş.günümüz kentlerinde ise korkular ve ötekiler, her an belirebiliyor kentli için. bu durum karşısında kent soylusu yeni surlar inşaa ederken, geride kalanlar korkularının kaynağı ötekini belirlemeye çalışıyor.ötekileştirdiğine dönüşüveren günümüz insanı, çaresiz modern dönemden oluşturduğu ötekiler üzerinde korkularını dindiriyor.bunu kimi zaman sürek avı benzeri bir biçimde, kimsinde onları kentten öteleyerek ya da teşhir ederek görünür kılınmalarını engellemiştir.ancak, göz önünden kaldıran öteki korkunun kaynağı olmadığından, onları tam anlamıyla da ortadan kaldırmıyor. yeni bir korku krizinde onlara ihtiyaç olduğunu düşünerek.korkuların dindirilmesi gereken zaman dilimine kadar, zararsız ve kontrol altında tutulan bir varlıkmış gibi bekleterek.evet onlar biziz, ürkmeyiniz.

Taner Tunga

Monday, October 20, 2008

Mor Külhani

1. Şiirimiz karadır abiler

Kendi kendine çalan bir davul zurna
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helalarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir

Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler

2. Şiirimiz her işi yapar abiler

Valde Atik'te Eski Şair Çıkmazı'nda oturur
Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir

Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler

3. Şiirimiz gül kurutur abiler

Dönüşmeye başlamış Beşiktaşlı kuşçu bir babanın
Taşınmaz kum taşır mavnalarla Karabiga'ya kaçan
Gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu
Suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir

Oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler

4. Şiirimiz erkek emzirir abiler

İlerde kim bilir göz okullarına gitmek ister
Yanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğun
Kinleri henüz tüfek biçimini bulamamış olmakla
Tabanlarına tükürerek atış yapmasının şiiridir

Böylesi haftalık resimler görür ve bacaklanır abiler

5. Şiirimiz mor külhanidir abiler

Topağacından aparthanlarda odası bulunamaz
Yarısı silinmiş bir ejderhanın düzüşüm üzre eylemde
Kiralık bir kentin giriş kapılarına kara kireçle
Şairlerin ümüğüne çökerken işaretlenmesinin şiiridir.

Ayıptır söylemesi vakitsiz Üsküdarlıyız abiler

6. Şiirimiz kentten içeridir abiler

Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla

Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?

Ece Ayhan

avaMgardist- Sokak Performans

Dikkat Tiyatro Var…

Karl Marx kapitalist düzen içinde yabancılaşmayı vurgular. Bu yabancılaşma insanın doğasına yabancılaşmasıdır. Böylece insan kendine, kendi emeğine, ilişkilerine, dünyaya ve yaşama yabancılaşır. Kapitalist pazarın bir unsuru olarak işleyen çarklardan biri haline gelir.

Her sabah aynı saatte kalkıp, aynı yolları arşınlayarak, aynı araçlarla, aynı işin başına geçen işçi (emek harcayan kişi) artık yabancılaşmanın dibine vurmuştur. O kadar yabancılaşmıştır ki artık arşınladığı yolun bile farkında değildir.

Bu proje ya da performans yerleşik hale gelen ve rutine bağlanan zaman diliminde bir kırılma yaratmak amacıyla oluşturuldu. Şöyle ki;

Belli bir mekânda (bu özellikle işe giderken herkes tarafından kullanılan yol olması gerekmektedir.) bir anlık ve kısa bir mesafede rutini bozacak eylemlerden oluşmaktadır. Bu eylemler de tiyatro sayesinde gerçekleşecektir. 200 – 300 metre uzunluğundaki bir sokakta sabahın erken saatlerinde (ki işçilerin işe gidiş saatleri) birkaç noktada oyunlar oynanacaktır.

Bu sınırlandırılmış alanın girişinde geçenin dikkatini çekecek bir biçimde girdiği alanda tiyatronun olduğuna dair bir işaret ya da pankart ya da afiş vb. olacaktır. Sabahın köründe işine giden ve kendisine, emeğine, çevresine yabancılaşmış işçinin rutin işe gidişi manipüle edilecektir.

Kısa oyunlarla insanların ilk gün sadece yüzlerinde bir tebessüm yaratılması beklenmektedir. İkinci gün ise insanlar gene aynı noktada gene aynı saatlerde gene aynı eylemle karşılaşacaktırlar. İkinci günde ise yüzlerindeki gülümseme daha da artacaktır. Ertesi gün gene aynı noktada gene aynı saatte aynı durumla karşılaşınca belki de çok kısa olsa da durup bakacaklardır. Artık o işçiler için ertesi gün de böyle bir şeyle karşılaşmaları mümkün kılınacaktır. Alışmaya başladıkları bu durum ertesi gün kırılacaktır. Sokağın girişindeki pankart ya da sokakta tiyatro olacağını yazan işaret duracaktır. Fakat hiç oyun oynanmayacaktır. Bu oyun oynanmama durumu işçide farkındalık artırması bakımından önemlidir. Şöyle ki; alıştığı oyun olgusunu aramaya başlayacaktır. Fakat oyun olmayacaktır. Bu şekilde işçi etrafında olup bitenleri anlamaya çalışacaktır. Etrafındaki olayların oyun olup olmadığına ilişkin gözlemle sahip olacaktır. Bu şekliyle yabancılaşmış işçiye etrafını dinleme ya da gözlemleme imkânı sağlanmış olacaktır. Bunun yanında rutin oluşumu da kırılarak monotonlaşan ya da sabitleşen alışılmışlık durumu da kırılacaktır.

Bu nedenle bu performans için oynanacak oyunlar hayatın içinde doğallıkla oynanmalıdır. Gerçek kadar gerçek olmalıdır ki; işçi oyunların oynanmadığı gün içinde de oyun olasılığı bulunan gerçek kesitlerle karşılaşabilsin.

“Şehri, iktidarın top sahası olmaktan çıkaracak yegâne güçlerden biri gerçek sokak sanatçılarının yaratacağı geçici durumlarla oluşacak olan sürekli değişen dekor kullanımıdır. Ülkede her ne kadar poplaştırılmış olsa da -çok şeyde hep olduğunca- gerçek anlamda bu işi yürüten insanların varlığı ve geçici otonomları bizim için çok önemlidir. Şehri psikocoğrafya sahasına taşıyacak olan güç: sokak kolâjları, grafittiler, sloganlar, hayat, sokak tümleşmesinin gerçekliğinden ve iktidarlardan sıyrılmaktan başka bir şey değildir. “Dönüştürmek” gerekli ve kaçınılmaz olandır.”[1]

Bu alıntıya dayanarak yapılacak olanın hem kapitalist ekonomik düzenin çarkı olmaktan kendini kurtaramamış işçilere yönelik olması, hem sokağın statükosuna müdahale etmesi, hem de geçici bir otonom sahası yaratması bu performansın Sitüasyonist Enternasyonal’e selam yollayacağı anlamına gelmektedir…

avaMgardist…


NOT:
avaMgardist’in sokak performansları 6-7-8 Kasım günleri sabah işe gidiş vaktinde Tünel’den Karaköy’e inen Yüksek Kaldırım caddesi-yokuşu ve çevresinde yapılacaktır. Dikkat Tiyatro Var adıyla etkinlikte yer alacak performans görüntü kayıtlarından oluşturulacak video da daralan’daki sergide gösterilecektir.

[1] http://cyberzenarchy.wordpress.com/2008/08/18/lettrist-situasyonist-metinler-1/ adresinden LETTRIST SITUASYONIST METINLER-1 adlı yazıdan alınmıştır.

Sergi Afişi


Tuesday, October 14, 2008

Situ Anahtar

SİTÜASYONİST ANAHTAR KAVRAMLAR

Oluşturulmuş Durum :
Debord’un 1957’de yazdığı gibi,sitüasyonistlerin ana düşüncesi, durumlar (sitüasyonlar) oluşturmaktır. Oluşturulmuş durum ise “Birleştirici bir çevrenin ortaklaşa örgütlenişi tarafından bilinçli ve somut bir biçimde oluşturulmuş bir yaşam anı, bir olaylar oyunu” diye tanımlanır. Sitüasyonist Enternasyonal (SI), diyalektik Marksizmi benimsediği için durumların oluşturulması, özgül bir avangart pratikten çok, yaşamın sanatla genel olarak diyalektik birleşimini ifade eder. SI, bu kavramı önce beat “happening”leri gibi sanatsal pratiklerden ayırma, sonra da onu Paris Komünü ve Watts İsyanı gibi tarihsel olaylarla, nihayet tam devrimle özdeşleştirme yoluna gitmiştir. Sitüasyonistler, doktriner olmamak ve dikkati Enternasyonal’in kendisine, eyleme ve devrime çekmek amacıyla “sitüasyonizm” sözcüğünü kullanmamaya özen göstermişler, hatta karşıdevrimcilerin uydurduğunu söyledikleri bu sözcüğü reddetmişlerdir. Onlara göre, “durumların oluşturulmasıyla teorik ya da pratik olarak ilgilenen, bunu iş edinen, SI üyesi kişi” anlamında “sitüasyonist”i kullanmak yeterlidir.

Üniter Şehircilik :
“Deneysel davranışlarla dinamik ilişki içinde birleşik bir çevrenin oluşturulmasına katkıda bulunan sanat ve tekniklerin birlikte kullanımına dair teori” diye tanımladıkları bu kavramı Sitüasyonistler, Letrist Enternasyonal ve Hayalci Bir Bauhaus İçin Uluslararası Akım’dan devralarak dérive, psikocoğrafya ve situgrafiye doğru geliştirmişlerdir. Sitüasyonist Enternasyonal’in ilk yıllarında üniter şehircilik kuramda ağırlıklı bir yer tutarken sonraki yıllarda “gösteri” kuramına doğru atılan adımlar ve Enternasyonal’den kopuşlar nedeniyle eski önemini yitirmiştir.

Dérive (Sürüklenme) :
Kent toplumunun içinde bulunduğu koşullarla bağlantılı, deneysel bir davranış kipi; farklı çevrelere kısa süreli geçiş tekniği ve bu teknikle gerçekleştirilen eylem (Sitüasyonist Enternasyonal Bülteni, Sayı 1, Tanımlar). Debord’a göre Dérive, psikocoğrafik etkilere dair bir bilinç içerdiği ve oyuncu-yapıcı bir karaktere sahip olduğu için kentte tek başına veya topluca, rastgele dolaşmaktan hayli farklı bir eylemdir. Dérive bu anlamda geçmişin “flanör”lüğünden de farklıdır; çünkü dérive, flanörün gördüklerinin ötesinde, gözün imgesel bütünleştirmesinin dışına taşan bir tür körlükle, yani bilinçle gerçekleşir. Dérive’ye çıkanlar, kentin psikocoğrafyasının, kendi konumlarının farkına varır ve varlıklarına ilişkin özbilinçlerini pekiştirirler.

Psikocoğrafya :
Psikocoğrafya, bilinçli bir biçimde düzenlenmiş olsun veya olmasın, coğrafi çevrenin bireylerin duygu ve davranışları üzerindeki özgül etkilerinin araştırılmasıdır. Üniter şehircilik ve dérive ile birlikte psikocoğrafyanın da fikir babası Ivan Chtcheglov’du. Chtcheglov’un henüz Letrist Enternasyonal zamanında, 1953’te yazdığı “Yeni Şehirciliğin Formülasyonu”, sonraki yıllarda sitüasyonistlerin üniter şehircilik ve dérive pratiklerini geliştirmelerinde, Guy Debord ve Asger Jorn’un birer psikocoğrafik harita niteliği taşıyan, ünlü topoğrafik kolajlarını (“Çıplak Kent” ve “Paris’in Psikocoğrafik Kılavuzu”) yapmalarında etkili oldu. Bu kolajların bir diğer esin kaynağı da Madeleine de Scudéry’nin 17. yüzyılda yaptığı “La Carte de Tendre” (Şefkat Ülkesinin Haritası) adlı düşsel haritaydı. 1980’lerden bu yana, sitüasyonist düşünce mirasının akademik çevrelerde popülerleşmesine koşut olarak, psikocoğrafya alanındaki çalışmalar artarak çeşitlenmiştir.

Situgrafi :
Asger Jorn’un, letristlerin “hipergrafi”sinden ve Poincare’nin topolojisinden (analysis situ) yararlanarak geliştirdiği, Öklidçi olmayan geometrik, topolojik ve plastik kuram.

Detournement (Saptırma) :
Sitüasyonistler, saptırma hakkında şöyle yazmışlardır (1958): “Saptırma, eskiye ait estetik değerlerin saptırılmasının kısa ifadesidir. Bugünkü ya da geçmiş sanat üretimlerinin daha yüksek nitelikli bir çevre oluşturulması etkinliğine katılmasıdır. Bu anlamda sitüasyonist bir resim ya da müzikten söz edilemez; sadece bu araçların sitüasyonist kullanımından bahsedilebilir. Daha temel bir anlamda, eski kültürel atmosferin saptırılması, bu atmosferin yıpranmışlığını ve yitikliğini açığa çıkaran bir propaganda yöntemidir”. “Gösteri” tarafından üretilen imajların yapıbozumcu yeni bir içerikle tekrar sunulması, statükoyu deşifre edip ona çomak sokabilir. Saptırma, günümüzde Adbusters, Cacophony Society, Billboard Liberation Front vb. pek çok radikal grup tarafından sahiplenilmiş, etkin bir yöntemdir. Nike, Pepsi, Diesel gibi kimi dev şirketler, “başarılı”anti-reklamlar üreten gruplara reklam kampanyalarında görev almaları için zaman zaman çok cazip teklifler götürmüşlerdir.

Geri Kazanma :
Varlığını sürdürebilmesi, toplum üzerindeki denetiminin sürekliliğine bağlı olan “gösteri”, potansiyel tehdit olarak algıladığı bir durumu, başka bir zemine taşıma, göz kamaştırıcı alternatifler üretme ya da doğrudan benimseme yoluyla etkisiz kılar, kendi lehine geri kazanır ve gösterinin bir parçası olarak satışa sunar.

Gösteri :
Debord’un 1967’de yayımladığı “Gösteri Toplumu”, Marx’ın Kapital’de “meta fetişizmi” adı altında irdelediği ve üretici güçlerin toplumsal ilişkilerine atfettiği nesneleşme olgusunu toplumun tümüne yayar. Buna göre toplum, “gösteri”nin tüketicisi olan pasif izleyicilerle, nesneleşmiş “gösteri”nin kendisinden ibarettir. Debord, şöyle yazar: “Gösteri, ürettiği imgelerin toplamından ibaret değildir; bu imgelerin aracılık ettiği, insanlararası bir toplumsal ilişkidir”.

Çözülme :
Daha üstün kültürel yapıların oluşumunu olanaklı ve gerekli kılan, baskın nitelikteki daha yüksek araçların belirmesinin bir sonucu olarak, geleneksel kültürel formların kendilerini yokediş süreçleridir. Bu süreçte, aktif çözülme aşaması, eski üstyapı kurumlarının fiilen yıkılmış oduğu aşama (ki bu aşama aşağı yukarı 1930da son bulmuştur), nihayet, o zamanlardan bugüne dek süren yinelenme aşaması gibi farklı aşamalar saptanabilir. Çözülme aşamasından yeni yapıların oluşturulmasına geçişte yaşanan gecikme, kapitalizmin devrimci tasfiyesinin gecikmesiyle bağlantılıdır.

Situ/Baader


Bob Actor'ın görsel müdahalesi...

Kültürel Devrim Üzerine Tezler/Debord

KÜLTÜREL DEVRİM ÜZERİNE TEZLER
GUY DEBORD

1
Estetiğin geleneksel amacı, kişinin mahrumiyet ve yoklukta hayatın belli geçmiş öğelerini, sanatın aracılığıyla, zamanın egemenliğinde değer kaybeden görünüm olduğu için görünümlerin karmaşıklığından kurtaracağını hissettirmektir. Estetik başarının derecesi süreklilikten ayrılamaz olan ve hatta sonsuzluk üzerinde hak iddia etme eğiliminde olan bir güzellikle ölçülür. Sitüasyonist amaç, tereddütsüzce düzenlenen geçici anların değişimleri yoluyla hayatın tutkulu bolluğu içine derhal bir katılımdır. Bu anların başarısı sadece geçici etkileri olabilir. Sitüasyonistler kültürel etkinliği bütünlüğün bakış açısından, boş zamanın genişlemesi ve iş bölümünün ortadan kalkmasıyla sürekli bir şekilde geliştirilebilecek (sanatsal iş bölümüyle başlayarak) günlük yaşamı inşa etmek için deneysel bir metot olarak göz önüne alırlar.

2
Sanat, duyumlar üzerine bir bildiri olmayı bırakabilir ve daha yüksek duyumların doğrudan bir düzenlemesi olabilir. Bu, kendimizi üretme meselesidir, bizi esir eden şeyleri değil.

3
Mascolo, çalışma gününün proletaryanın diktatörlük rejimi tarafından azaltılmasının “devrimsel gerçekliğini bırakmasının en kesin güvencesidir” derken haklıdır (“Le Communisme”). Gerçekten de “insan bir metaysa, ona bir şeymiş gibi davranılıyorsa, insanların kendi aralarındaki genel ilişkiler bir şeyin şeyle ilişkisiyse bunun sebebi ondan zamanını satın almanın mümkün olmasıdır.” Mascolo buna rağmen “özgürce çalıştırılan bir insanın zamanı”nın her zaman iyi harcandığını ve “zamanın satın alınmasının tek kötülük” olduğu sonucuna varırken çok acelecidir. Zamanın istihdamı günlük hayatın inşa edilmesi için modern araçlara sahip olmadan hiçbir özgürlük yoktur. Böyle araçların kullanımı ütopyacı bir devrimsel sanattan deneysel bir devrimsel sanata sıçrayışı işaret eder.

4

Sitüasyonistlerin enternasyonel bir birleşmesi, kültürün gelişmiş bir sektöründeki işçilerin bir birliği olarak ya da daha çok artık toplumsal durumlar tarafından engellenen bir görev üzerine hak iddia eden herkesin bir birliği, dolayısıyla kültürdeki profesyonel devrimcilerin bir organizasyon girişimi olarak görülebilir.

5
Zamanımız tarafından biriktirilen materyal güçler üzerindeki gerçek kontrolümüzden pratikte ayrılmış durumdayız. Komünist devrim oluşmamıştır ve hala eski kültürel üstyapıların ayrıştığı bir çerçevede yaşıyoruz. Henri Lefebvre doğru bir şekilde bu çelişkinin ilerleyen birey ve dünya arasındaki spesifik modern uyumsuzluğun kalbinde olduğunu görür ve bu uyumsuzluğa dayanan kültürel eğilimi devrimci-romantik olarak isimlendirir. Lefebvre’nin kavramındaki eksiklik uyumsuzluğun basit ifadesini, kültür içerisindeki devrimci eylem için yeterli bir ölçüt yapmasında yatar. Lefebvre, derin kültürel değişime doğru tüm deneyleri önceden reddederken bir içeriğe razı kalır: ayrıştırmanın çerçevesi içerisinde hangi biçimi aldığından bağımsız olarak ifade edilebilen (hala çok uzak olan) olanaksız-olasının farkındalığı.

6
Eski kurulu düzeni tüm görünümlerinde alt etmek isteyenler kendilerini şimdinin düzensizliğine bağlayamazlar, kültür alanında bile. Kişi, geleceğin ilerleyen düzenini somut bir görünüm yapmak için kültür alanında bile mücadele etmeli ve beklemeye devam etmemelidir. Bilinen kültürel biçimlerdeki tüm ifadenin değerini düşüren, aramızda halihazırda mevcut olan, onun bu olasılığıdır. Kişi, sahte iletişimin tüm biçimlerine yıkımı dile getirmek için, bir gün gerçek ve doğrudan iletişime ulaşmak için (yüksek kültürel araçlar çalışan hipotezimizde: inşa edilmiş durum) yol göstermelidir. Zafer, düzensizliği sevmeden onu yaratmayı başaranların olacaktır.

7
Kültürel ayrışmanın dünyasında gücümüzü test edebiliriz ama çalıştıramayız. Dünyayla uyumsuzluğumuzu alt etme pratik görevi, yani ayrışımın daha yüksek inşalarla üstesinden gelmek romantikçe değildir. Lefebvre bakımından başarısızlığımızın derecesine göre, tam olarak “devrimci romantikler” olacağız.

Sunday, October 12, 2008

Sergi Sokakta Başladı


Uygarlık Çöplüktür!

Bu 1 Situasyonist Sergi Degildir/sokak enstalasyonu

Kente Balyoz/ Sokak Harekatı-2


Sergi duyurularının kolajlandığı şişeler 12 Ekim günü Yüksek Kaldırım da yola çıktı...
Şehrin doğal kaotik akışına bırakılan şişenin içinde şiir vardı...

Saturday, October 11, 2008

Durumların Ayaklanması Olarak Şiir/Şehir

Ps: alttaki metinden hazırlanan bildiri 10 ve 11 Ekim tarihlerinde İstanbul da dağıtılmıştır...


Durumların Ayaklanması Olarak Şiir/Şehir
Guy Debord’a göre sanat yapma çabası önemsizdir, asıl olan gündelik hayatı bir sanat eseri olarak yaşamaktır. Şehir bize hayatı şiir gibi yaşayacağımız yeni keşif alanları sunar. Tıpkı Sürrealistler gibi şehre yapılacak yolculuk kolektif bir eylemdir; ama bu eylem sadece üretim ve keşifler ile sınırlı değildir. Kapitalist metropolün işbölümünün ana halkası zamana ve gösterinin ışıltıcı ayartıcılığına karşı müdahalelerde gereklidir. Reklam panoları yada uyarı levhalarına müdahaleler yapmak, duvarlara kışkırtıcı sloganlar yazmak, bildirileri duvar gazeteleri aracılığıyla sokağa indirmek, düşsel haritalar yapmak, kentin kendisini bir oyun yada kolaj gibi düşünebilmek.

Kapitalist kent işleyişini kırmak için, öncelikle şehrin psikocoğrafya haritasının çıkarılması gerekmektedir. Belli çıkış noktalarında yola çıkıp kentin içinde plansızca sürüklenmek bunun ilk adımıdır. Sürüklenme esnasında kapitalist işleyişin kente biçtiği dış dekora karşı saptırma saldırıları düzenlenir. Boş zamanın boğucu sıkıntısı, insanların edilgenliğini ve yalnızlığını arttırır. Otoritenin gücünü kırmak, şiir merkezli bir kent için yeni bir mimari gerekmektedir. Yeni bir mimari yapmak demek aynı zamanda var olanın şiirsel yıkımına dair bir sabotaj çağrısıdır. Ayrılmışlığın şehrini, birlikçi bir kente çevirmek, tüm çalıntı, sürükleme, saptırma eylemleriyle Situasyonist Enternasyonelin çabası budur. Olası bir ayaklanmayı kışkırtmak için şehrin tüm hayaletlerinin gücünü devrime katarak.

Kaldırım taşlarının altını kazan Situasyonistler, 68 Mayısında tüm dünyayı yeni bir düş kumsalında oyuna çağırıyorlardı.

Rafet Arslan

Proje Paylaşımcıları/Bu 1 Situasyonist Sergi Degildir

Karşı Sanat Çalışmaları
http://www.karsi.com/
Gazeteci Erol Dernek Sokak,
No 11/4 Hanif Han, 34420 Beyoğlu İstanbul
Tel: +90 (212) 245 71 53
Faks: 0 (212) 249 71 67


6:45 Yayın
+90 216- 346 0579
http://cyberzenarchy.wordpress.com/
http://www.ideefixe.com/Kitap/firma_urun_listele.asp?fid=625
http://www.new.facebook.com/group.php?gid=5977428347&ref=ts
http://groups.yahoo.com/group/645group/

daralan
http://www.daralan.com.tr/
http://www.daralan.blogspot.com/
Lüleci Hendek cad. Ali Hoca sok.
no:12 Galata İstanbul Türkiye
+902122928217

Rafet Arslan
http://erektesiir.blogspot.com/
bay_persembe@yahoo.com

İlk Eylemler


Bu 1 Situasyonist Sergi Değildir- çalışmamızın ilk pratiği etkinliğin ruhuna uygun olarak sokaklarda başladı.

10 Ekim cuma günü serginin CİNS tarafından tasarlanan stickerları İstanbul'un çeşitli mahallerinde sokakları kapladı.
Ayrıca hazırlagımız sergi bildirisi daralan ve Hafriyat Karaköy'deki sergi açılışlarında insanlara ulaştırıldı.

Friday, October 10, 2008

7 Kasım Saat 19:00, daralan

Bu 1 Situasyonist Sergi Değildir!

7 Kasım/16 Kasım 2008

Sergi Açılış :7 kasım, saat 19:00
açılış performans: Ventochild (19:30-20:30 )
açılış beden performançılar: Fikret Güneş, Gökhan Turhan, Selen Elif Karabenli

Mekan: daralan
Lüleci Hendek Caddesi, Hoca Ali Sokak, No:12, Galata – İstanbul

Sokak Performans: avaMgardist
6-13 kasım
Tünel-Yüksek Kaldırım-Karaköy istikameti

Koordinatör:Rafet Arslan
Proje Paylaşımcıları: Karşı Sanat Çalışmaları, 6:45 Yayın, daralan

Situasyonist Enternasyonel’in oluşumunun üzerinden 50 yılı aşkın zamanın geçmesine rağmen, ne yazık ki ülkemizde bu eylem-sanat hareketine dair ne yazık ciddi bir tartışma ve bilgi birikimi bulunmamaktadır. Bu da hareket ile ilgili bir çok yanlış kanının oluşmasına sebep olmuştur.
Ülkemiz sanat-eylem tarihçesinde Situasyonist bir eylem grubu olmamış ve hali hazırda bulunmamaktadır. Bu yüzden Karşı Sanat, 6:45 Yayın, daralan ve projeyi oluşturan dayanışma grubu çok ciddi bir sorumluluğun altına yada taşın altına el atmıştır.
Genel olarak yürütülen proje Situasyonist Enternasyonel’e selam durma; ona bu günden bakma ve sağladığı pratik imkanları ele alma çalışmasıdır. Sokağın sanatının, güncel sanat piyasasının gündemi dışındaki farklı ses ve kollektifleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir sergidir.

Sanatçılar: Murat Akagündüz, Yavuz Tanyeli, Sürrealist Eylem Türkiye, avaMgardist, Bora Başkan, Juan Carlos Otano/Grupo Surrealista del Rio de la Plata, Cins, Taner Tunga, Özgür Korkmazgil, Onston/Can Yeşiloglu, Rad, Fantom, Meral Sarıoğlu, Hüseyin Ugur, Fikret Güneş, SesVer, Işıl A, Dilana Petrowa, Bob Actor-a.k.a:E.C.A, Gökçen Öcalan, Kerem Kamil Koç, Bay Perşembe

Thursday, October 9, 2008

Şiirin Eğemenliğinde Bir Dünya/Bu 1 Situasyonist Sergi Degildir!

Sorun, şiiri devrimin hizmetine vermek değil, devrimi şiirin hizmetine sokmaktır. Devrim, ancak böylelikle kendi tasarısına ihanet etmemiş olabilecektir...
Kralın Adamları/Sitüasyonist Enternasyonal

Tuesday, October 7, 2008

Thursday, October 2, 2008

kente darbe

Gordon Matta-Clark
Conical Intersect 1975
27-29, rue Beaubourg, Paris