Sunday, November 23, 2008

Ventochild

açılışımızdaki 1 saati aşkın çoşkulu performansıyle Ventochild insanları dansa davet etti

http://profile.myspace.com/index.cfm?fuseaction=user.viewprofile&friendid=98468058

Wednesday, November 12, 2008

Tuesday, November 11, 2008

Bora Baskan


FUTURİSTİKA

Futuristika: Ece Ayhan’ın, “Düz ayak çivit badanalı 1 kent nasıl kurulur abiler?” sorusunun olası yanıtlarının peşinde, kolektif bir süreçle böylesi bir işaret fişeği yakıyorsunuz. Ateş şehri saracak mı? Yoksa kendi distopyamızla mı yüzleşeceğiz?
Rafet Arslan: Ateş şehri şu anda ne yazık ki sarmayacak; bu acı bilginin farkındayız. Bu ateş sadece ileriyi gören kalbi sıcak ama soğukkanlı otonomlar, kolektifler, instiyatifler için bir işaret fişeği olabilir ancak.
Distopyamızla da ne yazık hep yüzleşiyoruz, ne yapsak bir boşluk hali; hep suya yazma, boş duvarlara türkü söylediğimizin bilincindeyiz. Ama bunu bile bile çıktık yola ve bu yüzden yüzleşsek de alışmayacağız distopyamıza.
Bastille’de kapatıldığı hücreden Paris haklını galeyana getirmeye uğraşan Sade Markizi ya da yenik komün barikatları ucunda inadına şiir yazmaya devam eden Rimbaud gibi. Gelecek bir devrimin tüm hayaletlerini, düzayak bir kente çağırarak…

F:Sürrealistlerin dünya haritasında, biri Paris, diğeri de İstanbul olmak üzere yeryüzünde iki başkent işaretlenmişti. Bu açıdan İstanbul, böylesi “aşırı modern” zamanlarda, belirecek o açık atlasın neresinde kalıyor?

R:Aslında tam ortasında yer alıyor. Eskiye gitmeye gerek yok; Felluce ya da Bosna bizim komşularımızdı. Acının ve karnavalın tüm sesleri bize yabancı değil. Şehr-i İstanbul kapitalin, gösterinin ışıltılı merkezi olmak yanında direnişin de başkentlerinden biri olacaktır. Ve tüm kaosunun içinde gizlediği devrimci enerji ile bu şehrin kapısı beklenmedik randevulara, olağanüstü rastlantılara ardına kadar açıktır.

F:Sitüasyonist manifesto;
“Gösteriye katılmış olana karşıt olarak, gerçekçi sitüasyonist kültür, tam/total katılımı, belirli bir zamana hapsedilmiş sanata karşıt olarak, doğrudan yaşanılan anın örgütlenmesini ve özelleş(tiril)en sanata karşıt olarak, her an bütün bir halde kullanılabilir eylemleri içinde taşıyan küresel bir uygulamayı içerir.”
Bu açıdan, sergideki performanslardan kimler “ürkmeli”? Kimler bu dansa katılmalı?

R:Sonuçta bu sergi, 7 kasım tarihinden önce yazılaması, stickerları, enstalasyonları ile sokakta start almış bir sergidir. Keza Sitüasyonist geleneği selamlayan bir otonomun başka türlü hareket etmesi beklenemezdi.
Sergi blogunda bir kısmına şimdiden yer verdiğimiz açılış performansları da klasik sergi turistliğinin, kültür-sanat seviciliğinin ötesinde izleyiciyi sergi ile iletişime geçme, serginin fikrini-çağrısını tartıştırma amaçlıydı.
Daralan’ın daha sokak kapısından içeri girenler üstü beyaz boya ile kapatılsa da okunan bir yazılama ile karşılaştılar: Devrimi, şiirin hizmetine verin!
Bir üst merdiven köşesinde ise graffitileri silen ve üstünde ‘Büyükşehir çalışıyor’ yazılı forma olan bir belediye çalışanı ile karşılaştılar.
Açılış öncesi merdivenlerde şarap içen bir sarhoş, açılış ile birlikte izleyicinin arasına karıştı, onlara sorular sordu, kavramsal tartışmalara girdi.
Gökçen Öçalan’ın ‘Künye’ adlı enstalasyonunun ortasında kitap okuyan bir genç kız vardı. Fikret Güneş kendini kapattığı siyah lateks kafesten izleyiciyi sorgulamaya davet eden performanslar yaptı.
Ve saat 8′e yaklaşırken kalabalık izleyici topluluğunun ortasına fırlayan arkadaşımız bağıra bağıra Mor Külhani’yi seslendirdi. Bu okuma esnasında tavana misina ile bağladığımız ‘Hafıza’ imzalı pankart içindeki şiir-kuşlamaları izleyicilere uçurarak açıldı. Hemen ardından başlayan Ventochild’in canlı müzik performansı ile sergi ziyaretçilerine dans edemediğimiz bir devrimin devrim olmayacağının altı çizildi. İnsanlar dansa ve şenlikli bir muhalefete katılırken, kuşkusuz kültürü-sanatı meta haline getiren cephe bu dansa ürkerek baktı.
Alanın ortasındaki içinde şiir olan şişeleri isteyenlerin alması ve şehrin akışına bu pusuları bırakmaları ya da serginin bir parçasını gittikleri yerlere taşımaları istendi.
Sonuçta tek bir etkinlik zinciri ile kanıksama zinciri kırılmayacaktır, gösterinin belini kıracak hamleler sanatın değil, politik praxis’in alanındadır.

F:“Ölüm kısa, dirim uzundur.” Coşkuyla selamlıyoruz.

Teşekkürler
Rafet Arslan

http://www.futuristika.org/

Sunday, November 9, 2008

Sergi Haberi

Candeğer Muradoğlu'nun sergi haberi 10 kasım pazartesi Birgün gazetesinde:
http://www.birgun.net/culture_index.php?news_code=1226272515&year=2008&month=11&day=10

haber kıssaltılıp yayınlandığı için Tuyap ve daralan sergilerinin farkı ve birleşikliği net ifade edilmemesi dışında sıcak haber oldu










Situasyonist Enternasyonel'e selam çakan bir etkinliğin açılışıda sanatsevicilik-kültür endüstirisi dışında özgün ve radikal bir yaklaşım gerektiriyordu.



merdivende şarap içip-kitap okuyan sarhoş insanların arasına girip iletişime geçti, Fikret Güneş beden performansına başladı.


Gece sonunda 200 kişiyi aşacak kalabalık yoğunlaşırken bir çığlık sessizliği yırttı: şiirimiz karadır abiler!
Avamgrdist'ten Abdullah Uysal'ın haykırdığı Mor Külhani ile sergi açıldı...
şiir okunurken, kesilen misinayla açılan Hafıza pankartında kuşlanan şiirler de Mor Külhaniydi

Belediye Çalışıyor


sergi , serginin daralanı öncesinde başladı
ED ve Cins

Açık Atlas-kollektif


Şiirimiz kentten içeridir abiler

Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir

Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla

Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?

Mor Külhani / Ece Ayhan


Açık Atlas
kollektif karışık teknik
kavram: Rafet Arslan
sanatçılar:
Rad, Cins, Fikret Güneş, Can Yeşiloğlu

fikret Güneş-açılış beden performans




Gökçen Öçalan/Selen Elif Karabenli



Gökçen'in kavramsal çalışması, Selen Elif Karabenli'nin canlı performansı ile canlanıyordu...

Dilana Petrowa


sıcak, akışkan ve renkli Yenilebilir Kentler'iyle...

bir sarhoş açılışı bekliyor

Gökhan Turhan açılış performansı ile klasik sergi açılışı ve sanat seviciliğin mahremiyet kavramlarını kırma girişiminde etkili oldu..

Gösteri?


Onston/Can Yeşiloğlu


düş kahramanı kapitalin F tipi şehrini uçuruyor

Gökçen Öçalan


Kent adlı duvar resmi ve Kavafis'in şiiriyle...

Özgür Korkmazgil


beden ve gerçeklik temelinden yola çıkan pentürüyle...

Taner Tunga




sergiye Mersin'den katılan Taner Tunga 8 parçalı bir dijital-kolaj serisinin adı Ürkmeyiniz'di

Sürrealist Eylem Türkiye


S.E.T aktivistleri sergiye Baudlaire Kentlerde adlı kollektif çalışma ile katıldı

Bob Actor (aka E.C.A)


Rus konstrüktivist gelenegi Situasyonist saldırgan kolaj ile birleştiren işiyle Bob A.
sadece uçkalrın kulelere girmesini seyredenlere...

Erekte Şiirşeler/Bay Perşembe


Bay Perşembe, İstanbul sokaklarının akışa bıraktığı içinde şiir olan şişeleri ile sergideydi
ps: şişeler sergi izleyicilerinin alıp yanında götürmesi, mümkünse şehrin akışına bırakması için hazırlanmıştır

Meral Sarıoğlu




Adana'dan katılım yapan Sarıoğlu'nun kent master planlarından yola çıktığı 4 psikocoğrafya haritası serginin Situasyonist gelenegi selamlayan en önemli yapıtlarındandı...

Fikret Güneş




İzmir'in Torbalı ilçesinden sergimize katılan Fikret hoca renkgarenk yaratı evreni ile sergiye renk verdi..
4 kafa enstalasyonu üstte, altında ise Sulukule adlı çalışması

Fantom (aka A.Ö)


İnsan Çöplüktür adlı sürrealist enstalasyonuyla...

Hüseyin Ugur


Kente Balyoz


Matta Clark'a selam yollayan fotoğraf (alan izmir/Turan)

Rad


Ahenkle Ulan!

Arjantin'den Selam!


Juan Carlos Otano /Grupo Surrealista del Rio de la Plata

Yavuz Tanyeli


Tanyeli'nin güncel sanat piyasasını ironi ile ele aldığı çalışması...

Yavuz abi deneyimi, sıcak sohbeti ve neşesiyle bize enerji kattı.

Murat Akagündüz




ilk kez sergimizde yer alan yeni çalışması: Anıtkabir

ve klasik çalışması Taksim Park Otel


sevgili Akagündüz'e verdiği tüm destek ve emek için teşekkür ederiz...

Saturday, November 8, 2008

bir sarhoşun sergi açılış günlüğü

ps: nasıl açıldı ne oldu diye biz anlatsak olmaz, en iyisini sarhoş bilir. W. Benjamin'de dediği gibi sarhoşluğun gücünü devrime katmak gerek:)


Sakura: Anarşik Devinim.
...dün akşam tabuları deviren bir sergi açılışındaydık hep beraber, bizim bütün klan. gerçi süt sağmak ve kahve içmekle meşgul olan birkaç yârenim gelemedi ama ben onların hepsinin yerine oradaydım, hepinizin yerine oradaydım. saat 3 gibi vardım Daralan'a, Gökçen'le artık giymekten bana gına getiren pantolonum ve gömleğimi bir güzel parçalayıp üzerine ayakkabı boyası, sprey boya, kahve, şarap ve camsille bir giriştik, sonra sanayi hurdalarında tozladık, dişlerime kadar kir sürdük, zaten saçlarımı da iki gündür yıkamıyor, tırnak ve sakallarımı üç haftadır kesmiyor idim, giyindim, Cins beyin belediye çalışıyor temalı merdiven kenarı işinin kenarına çöküp şarabımı yudumlamaya giriştim, bir yandan da Great Gatsby'yi okuyorum ders niyetine. İşbu sergi, Surrealist Eylem Türkiye, 6.45 yayınları, Karşı San'at çalışmaları gibi arkadaşların desteğiyle Rafet Arslan beyin koordinatörlüğünde vuk'u bulan ''Bu 1 Sitüasyonis Sergi Değildir'' idi.
Ventochild performansına geçene kadar betonda oturmaktan kıçımı, bağırsak ve böbreklerimi üşüttüm, az biraz dolaşmaya giriştim alanda, ilk tepkiler hoş idi. Gittim, adının Hatıra olduğunu belirten bir hanımkızımıza kendisine san'atçı dendiğinin üzerine bir mini-röp gerçekleştirdim. Serhoşluktan hatırlamıyorum amma en son ben sendenim diyordu. Kanatları olan eser onun. Sonra Rad kardeşimize bayağı bir salça oldum, affede, defterime bir şiycik çizdirdim, ayıya benzer bişi çizmiş, bana benziyor. Gözümden kaçmadı sanmasın. Selen'in elindeki kitap Tanrılar Okulu'ydu meraklısına, Selen'den sonra dans ettiğim, önünde diz çöktüğüm papatya evlenmek istediğim Sakura. Çok şey oldu, kustum falan. Bu arada şişelerdeki şiirler Bay Perşembe'ye ait, bulucam o Bay Per Perşembe'yi. Gayet de güzel işler var sergide, hepinizi bekliyorum. Daralan güzel bir yer, sahibi Erdinç bey ve adını hatırlamadığım hanımı gayet hoşsohbetler, Ventochild, Bora Başkan'mış, sonradan aydım. Fikret Güneş'in karakutusuysa en hoşuma giden interaktif şey bugüne kadarki. Kendisini yakalarsanız biraz sohbet edin, çok iyi biri. Devendra Banhart'a benzeyen Bilgi'li kardeşim, bence Psikoloji oku, Somay'a selam. Janis Joplin'e benzeyen Fatma ablama benzeyen kızkardeşim, korkutmadım umarım seni, dediğim gibi, kırmızı far da yakışır gözüne. Lavaboyu kustuktan sonra temizledim.


Kemal sağolsun, gelip yanıma oturması inandırıcılığımı artırdı. Gökçen sağolsun, Irmak sağolsun, Erdinç bey sağolsun, Selen sağolsun, Petrowa çok yorma kendini, Rafet Arslan sağolsun, herkes sağolsun mut'lu olsun. Yücü sağol, en çok da Sakuram sağolsun, hepiniz mutlu olun.

http://hurhilmipir.blogspot.com/

Thursday, November 6, 2008

Açık Atlas Notları

Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?
Mor Külhani/Ece Ayhan


Aşırı modern zamanlardayız. Hız ve ona kanser gibi yapışmış tüketme arasındaki ara-yüzeyde, sadece imgeleri değil, deneyim ve psişik varoluşları da emtialaştırıyoruz. Gündelikten taşıp imgelem dünyasını işgal eden şiddete karşı; bir direniş örgütlenebilinir mi? Öncelikle gösteri’nin imgesinin tahakkümüne karşı imge özgürleştirilmelidir.

Bu yüzden yaşanan kaosun ortasında Ece Ayhan’ın deyimiyle açık atlaslar hazırlamak gerekli. Dünya Ticaret Örgütünün, Nato’nun, Microsoft’un ve her türden devletin dayattığı dünya dışında, olası başka dünyaların resmedildiği atlaslar.

Bu dünyaya karşı, şimdi ve burada oluşturulmaya başlanacak yeni dünyalar, yerel sınırlar ile sınırlandırılamaz. Çünkü Kroker’ın deyişiyle sanal sınıf, Wark’ın deyişiyle vektörel sınıf, Negri’nin deyişiyle imparatorluk küreseldir. Ona karşı, herhangi bir yerde birden oluşacak açık ve özgür bölgeler, yeni varoluşlar, durumlar yaratılmalıdır. İktidarın virüse döndüğü yerde devrimde göçebe olmalıdır.

Dünya şirketlerin ve devletlerin olmadığı gibi insanlarında sahipliğinde değildir. Doğa insana böyle bir tapu ya da işletme hakkı vermemiştir. İnsan merkezli uygarlığın ehlileştirilmesi olarak ekolojizmin kendisi ironidir. Dünya da insanlar kadar kayın ağaçlarının, ahtapotların, otların ve denizlerinde varlık hakkı vardır.

Zamanın hükümdarlığından, çalışmanın köleliğinden, toplumun ve dinin kişiyi ezen kurallarından bağımsız çocukluk, yitirdiğimiz özgür geçmişimizdir. Çocuk şaka yapar, eğlenir, her şeyi oyuna çevirir, gerekirse şımarır yani büyüklerin yaşamının rasyonelliğine gedikler açar. İsterse soyunur, çıplak gezer, ahlakı ve kutsalı hiçe sayar. Sever ve sevgisinde bencildir. Lunaparkların, hayvanat bahçelerinin, çocuk parklarının, kocaman sahillerin taşıdığı devrimci psiko-coğrafyanın sadece çocuklar farkındadır. Bu yüzden açık atlas çocuk naifliğinde gizli devrimci potansiyeli selamlar.

Sokak çocukların oyun, kedilerin yaşam alanı olmasının yanında, farklı güç ağlarının ele geçirme uğraşında olduğu bir cangıldır. Hayat denilen kurgunun Gerçek ile sınandığı bir alan, düğümlerin çözüldüğü bir saflaşma mekânıdır. Tüm canlılığı, karmaşıklığı, iç içe geçmişliği ile başka mecraların olduğu gibi sanatında bir duruş olarak kendini göstereceği bir alandır. Şehrin bütününe giden haritanın çizimi, dar arka sokaklardan başlar.



Bir Mücadele Arenası Olarak Kent

11 Eylül sonrası dünya da devlet, bir güvenlik devleti haline getirilmektedir. Gözetleme, denetleme, dinleme, fişleme uygulamaları her türden, insan hakları ihlaline karışmıştır. Güvenlik devleti denilen şey aslında bize 1984 kadar tanıdıktır. Otorite sahiplerinin bilgiyi tahakküm aldıkları bir dönemde, sivil itaatsizlik de insanların hayatını ilgilendiren bilgiyi insanlarla paylaşacaktır. Şehir sistemin medyası ile karşıt-medyanın muharebe alanıdır.

Ülkemiz de sanata ya da hayata dair radikal tahayyülleri olan insanların kentçilik üstüne stratejiler geliştirmemiş olmaları ironiktir. Mimari sorunu, sadece üslup ya da estetik form kaygısının parçası değildir, tıpkı her sosyal alan gibi uzmanların kontrolüne bırakılamaz. Kentsel kibarlaşma aynı zamanda soylulaştırma çabasıdır. Kapital için kentin ‘açık şehir’ haline getirilme çabasıdır. Böylece eskimiş, gözden düşmüş bu mahallerin toplumsal bilinçdışında birikmiş enerjileri yok edilecek ve tamamıyla gözetleme-denetim ağına bağlanacaklardır. Mülksüzlerden boşaltılmış, temizlenmiş, kibarlaştırılmış mahallerin arsaları üzerinden kapitalin üretim-tüketim-yeniden üretim döngüsü hâkim olacaktır. Dev gökdelenler, yıkıntıların işaret fişekleridir.

P.K. Dick, “Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi” romanında dünyayı koca bir çöplük olarak resmeder. Çöp artık her yeri ele geçirmekte, çöple baş edilememektedir. Modern uygarlığın son durağında dünyanın hâkimi çöptür. Evrimin yeni aşaması ise insanın çöpleşmesidir.

Değersiz görülen mekânların sakladığı şiiri deşifre etmeye çabalıyoruz. Tarihin şu anında, yıkımın doğuracağı yeni tutkuları gözlemleyip, özgürlüğün çatal dilini yaygınlaştırmak görevi, faillerini beklemekte… Birlikçi bir idealin çıkış noktası, ayrılığın eleştirisidir. Yabancılaşmanın son durağında insan ruhunun röntgenini çekebilme şansımız olacak mı, sorusuna ne yazık bir yanıtımız yok.

Düşler kadar kâbuslar da haritalanır. Ütopya manzaraları ile dis-ütopik kehanetler hep yan yana durur imgemizde. Karanlığı unutarak, yok sayarak aydınlanmak imkânsızdır. Ve bu günün kâbusu, yarının mücadele edilecek gösterisidir.

Ama her şeye rağmen ‘düz ayak çivit badanalı 1 kent nasıl kurulur abiler’ sorusunun olası yanıtlarını aramak ve mücadele etmek gerekir. 7 Kasım saat 7’de daralan da belirecek 4 metrelik açık atlas Ece Ayhan’ın sorusuna paralel yakılmış bir işaret fişeğidir.


Sonuç Olarak: Bu 1 Situasyonist Sergi Değildir!

Situasyonist Enternasyonel’in oluşumunun üzerinden 50 yılı aşkın zamanın geçmesine rağmen, ne yazık ki ülkemizde bu eylem-sanat hareketine dair ne yazık ciddi bir tartışma ve bilgi birikimi bulunmamaktadır. Bu da hareket ile ilgili birçok yanlış kanının oluşmasına sebep olmuştur.
Ülkemiz sanat-eylem tarihçesinde Situasyonist bir eylem grubu olmamış ve hali hazırda bulunmamaktadır. Bu yüzden Karşı sanat ve projeyi oluşturan dayanışma grubu çok ciddi bir sorumluluğun altına ya da taşın altına el atmıştır.

Özel olarak bu proje kapsamında Situasyonist Enternasyonel’e selam durma; ona bu günden bakma ve sağladığı pratik imkanları ele alma çalışmasıdır. Genel olarak yürütülen bütüncül proje Tüyap Kitap Fuarındaki dokümanter sergi ve etkinliklere paralel güncel bir sergi yapma fikrinden ortaya çıkmıştır. Bu yüzden Karşı Sanat Çalışmaları, 6:45 Yayın, daralan ve haziran ayından beri toplantılara katılan, emek veren tüm proje katılımcılarına teşekkür ederiz.

Sokağın sanatının, güncel sanat piyasasının standart günde Bu 1 Situasyonist Sergi Degildir sergi aktivasyonu, sergi aşaması öncesinden başlamak üzere kolektif üretim ve yeni bir tarzda sunum mantığı ile hareket eder.

Şehri sıradan bir yüzey değil bir beden olarak ele alan ve mimari üstünden var olanın sıkı bir eleştirisini yapabilen Murat Akagündüz’ün yapıtları harici tüm yapıtlar kolektif enerji ile hazırlanmıştır. Akagündüz’ün kent peyzajları, muhalif dil için araştırılması gereken psiko-coğrafya notları olması sebebiyle kolektif süreç ile iletişe geçmeye oldukça elverişlidir.
Yavuz Tanyeli, insan ruhunun karanlık tarafını da deşmeyi beceren bir yaratıcı. Tanyeli'nin özgun ifadelerle yapıtlarında sık sık işlediği yabancılasma kavramı, Situasyonist Enternasyonel ile benzer sorgulamalara ulasır.
Özgür Korkmazgil, Situasyonistlerin hedef aldıgı tüketim cılgınlıgının ışılyılı bir nesnesini izleyiciye sunuyor. Hiper-realist piliç, insan ruhunun yoksullaştıkça, parıldayan gösterinin bir sembolüdür adeta..

Sürrealist Eylem Türkiye aktivistleri tek tek etkinlik kollektivitesinin parçası oldular ve sokaktaki üretimleri ile ve blogları ile sergi fikrini beslediler. Arjantin ve Uruguay Sürrealist hareketini temsil eden Grupo Surrealista del Rio de la Plata, grubun sözcüsü Juan Carlos Otano’nın hazırladığı bir afiş ile Lautreamont’un doğduğu topraklardan sergiye selam verdiler.

avaMgardist’in sergi bünyesindeki sokak performansları 6- 7- 8 Kasım günleri, sabah işe gidiş vaktinde Tünel’den Karaköy’e inen Yüksek Kaldırım caddesi-yokuşu ve çevresinde yapılacaktır. “Dikkat Tiyatro Var” adıyla etkinlikte yer alacak performansın görüntü kayıtlarından oluşturulacak video da daralan’daki sergide gösterilecektir. avaMgardist, Abdullah Uysal’ın hazırladığı kurgu üzerinden, İzmir ve İstanbul’daki katılımcılarının oluşturduğu kolektif süreç ile etkinlik performansını hazırlamıştır.

Proje davet edilen diğer insiyatifler ve sanatçılar kişisel yaratıcılıklarını, kolektif tartışma-çalışma pratikleri ile uygulama yeteneğinde sanatçılardır. Bu maksatla belirlenen sergi katılımcılarıyla bir çeşit atölye mantığı ile 4 aylık bir çalışma yürütülmüştür. Dilimize kazandırılmış az sayıda Situasyonist metni tartışarak başlayan süreç, yeni çeviriler, sergi koordinatörünün ve proje paylaşım grubundan dostların özgün metinlerinin ortaya konup tartışılması ile devam etmişti. Ardından sergi alanında yapılacak bireysel ve kolektif yaratılar, koordinatörün çizdiği özgür alan içinde topluca tartışılmıştır.

Sergi koordinatörü; katılımcıların sergi öncesi sokaklarda kentsel oyunlar oynamaya ve kendi müdahalelerini göstermeye dair şenlikli bir baştan çıkarma stratejisi izlenmektedir. Açılış öncesi sergi katılımcılarının yaptıkları sokak işleri sergi blogunda yer verilerek etkinlik olayın ruhuna uygun olarak sokakta başlatılmıştır.

Sonuçta bu sergi mekanının tümü bir kolaj olarak tasarlanmıştır. Devrimci avant-garde gelenekle ilişkiye giren, hayat ile sanat arasındaki sınırları kaldırma çabasına destek olan bir sergidir.

Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyor ve Situasyonist geleneği buradan selamlıyorum.

Rafet Arslan

Wednesday, November 5, 2008

dans ederek...


avaMgardist- Yarın Yuksek Kaldırıma Çıkıyor

Bu 1 Situasyonist Sergi Değildir- sergimiz 6 Kasım perşembe günü Galata sokaklarında start alıyor.
Sabah insanların işyerlerine gitmek içinşehre aktıı saatlerde yapılacak 'dikkat tiyatro var!' iş süreci-sokakın akışı ve yabancılaşma kavramını temel alan ve avant garde tiyatro geleneğini selamlayan bu performası tüm dostlarımız izleyebilir..
Yuksek Kaldırım'dan Karaköye inen bölgede 2 uyarı pankartı ile çizilecek dairede yapılacak performansın videosu sergi suresince daralan da görülebilecek..

Tuyap Situasyonist Enternasyonel Sergisi- basın duyurusu

68 Hareketinin “esrarengiz enternasyonal”i Sitüasyonizm TÜYAP Artist 2008 Fuarı’nda!

Varlığını 1957’de hissettirmeye başlayan Sitüasyonist Enternasyonal (SE) , ilk yıllar da megolamanyak estetlerle fanatik çapulcular tarafından kurulan, Avrupa’yı bir yönetim altında birleştirmeyi amaçlayan ve solcular tarafından küçümsenip, hiç kimsenin önem vermediği bir grup olarak görülüyordu.
Fakat 1966’da o koca Strasbourg Üniversitesi’nin bir grup sitüasyonist sempazitanın önderliğinde öğrenci birliği tarafından işgal edilmesinin (ki bu grup öğrenci birliğine ait fonu sitüasyonist propagandalarını bütün dünyaya yaymak için kullanmışlardı) ve 1968’de Mayıs hareketleri döneminde Cumhurbaşkanı de Gaulle’ün “olumsuz olmaktan zevk alan” birkaç insanı suçladığı, ancak bu birkaç insanın nasıl olup da başkanı olduğu hükümeti dağılmanın eşiğine getirdiğini açıklayamadığı o konuşmasına vesile olan patlamanın ardındaki SE, “Esrarlı Enternasyonal” olarak ün yaptı. Sitüasyonizm, kültürden sanata, oradan mimariye ve kente dönük radikal tezleriyle dikkat çekti.
Karşı Sanat Çalışmaları, 6,45 Yayınları, Daralan ve Koridoor işbirliğiyle gerçekleştirilen dökümantasyon sergi, ülkemizde çok tanınmayan bir hareketin temel metinlerini, manifestolarını, kolajlarını ve işlerini sergiliyor.

1/9 Kasım
Tuyap Sergi Alanı

Sergi Mulakatı

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=EklerDetay&ArticleID=906302&Date=04.11.2008&CategoryID=42

Erman Ata Uncu'nun Radikal 2 için yaptigi dürüst-açık haberden dolayı teşekkür ederiz...
sadece başlıkta Tuyap'taki Situasyonist Enternasyonel sergisinin bu sergiye bağlı olduğu cümlesi yanlış anlaşılmaya müsait oalbilir. Doğrusu daralan'daki sergimiz Tuyap'taki Situasyonist Enternasyonel adlı etkinliğin bağımsız bir parçasıdır...

daralan nerede?