Thursday, October 30, 2008

Baudlaire/Flaneur/Derive


Baudelaire ; modern hayatın kahramanlığı üstüne yazarken, sadece şehri keşif heyecanı ile sokaklara çıkan yüreklerin tercümanıdır:
‘Paris hayatı, şiirle ve harikalarla dolup taşmaktadır. Harikalar, tıpkı hava gibi bizi sarıp içimize işliyor, ama onu görmüyoruz’

Wednesday, October 29, 2008

Ürkmeyiniz!

Ürkmeyiniz! insanlığa her döneminde korkularıyla oluşturulmuş yaşamlar dayatılmıştır. korku; ağzı kurutur, gözbebeklerini büyütür ve insanları bir birlerine yakınlaştırır. sanırım bu yüzden geçmişte: sursuz ve susuz kent olmamıştır.surun dışındaki korkulması gereken varlığa dönüştürülmüş, oluşturulan korku kültürü ile yok edilmesi gereken öteki arasında bir bağ oluşturulmuştur.modern yaşamın yatay ve dikey biçimlendirilmiş kentlerinde ise öteki: o kente ait olmayan ya da kentin kurallarıyla yaşamını sürdürmeyenler üzerinde yoğunlaşmış. ötekiler için kent merkezlerine uzak kör noktalar oluşturulup kentli için ucuz iş gücü kaynağı olarak yaşamalarına izin verilmiş.günümüz kentlerinde ise korkular ve ötekiler, her an belirebiliyor kentli için. bu durum karşısında kent soylusu yeni surlar inşaa ederken, geride kalanlar korkularının kaynağı ötekini belirlemeye çalışıyor.ötekileştirdiğine dönüşüveren günümüz insanı, çaresiz modern dönemden oluşturduğu ötekiler üzerinde korkularını dindiriyor.bunu kimi zaman sürek avı benzeri bir biçimde, kimsinde onları kentten öteleyerek ya da teşhir ederek görünür kılınmalarını engellemiştir.ancak, göz önünden kaldıran öteki korkunun kaynağı olmadığından, onları tam anlamıyla da ortadan kaldırmıyor. yeni bir korku krizinde onlara ihtiyaç olduğunu düşünerek.korkuların dindirilmesi gereken zaman dilimine kadar, zararsız ve kontrol altında tutulan bir varlıkmış gibi bekleterek.evet onlar biziz, ürkmeyiniz.

Taner Tunga

Monday, October 20, 2008

Mor Külhani

1. Şiirimiz karadır abiler

Kendi kendine çalan bir davul zurna
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helalarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir

Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler

2. Şiirimiz her işi yapar abiler

Valde Atik'te Eski Şair Çıkmazı'nda oturur
Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir

Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler

3. Şiirimiz gül kurutur abiler

Dönüşmeye başlamış Beşiktaşlı kuşçu bir babanın
Taşınmaz kum taşır mavnalarla Karabiga'ya kaçan
Gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu
Suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir

Oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler

4. Şiirimiz erkek emzirir abiler

İlerde kim bilir göz okullarına gitmek ister
Yanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğun
Kinleri henüz tüfek biçimini bulamamış olmakla
Tabanlarına tükürerek atış yapmasının şiiridir

Böylesi haftalık resimler görür ve bacaklanır abiler

5. Şiirimiz mor külhanidir abiler

Topağacından aparthanlarda odası bulunamaz
Yarısı silinmiş bir ejderhanın düzüşüm üzre eylemde
Kiralık bir kentin giriş kapılarına kara kireçle
Şairlerin ümüğüne çökerken işaretlenmesinin şiiridir.

Ayıptır söylemesi vakitsiz Üsküdarlıyız abiler

6. Şiirimiz kentten içeridir abiler

Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla

Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?

Ece Ayhan

avaMgardist- Sokak Performans

Dikkat Tiyatro Var…

Karl Marx kapitalist düzen içinde yabancılaşmayı vurgular. Bu yabancılaşma insanın doğasına yabancılaşmasıdır. Böylece insan kendine, kendi emeğine, ilişkilerine, dünyaya ve yaşama yabancılaşır. Kapitalist pazarın bir unsuru olarak işleyen çarklardan biri haline gelir.

Her sabah aynı saatte kalkıp, aynı yolları arşınlayarak, aynı araçlarla, aynı işin başına geçen işçi (emek harcayan kişi) artık yabancılaşmanın dibine vurmuştur. O kadar yabancılaşmıştır ki artık arşınladığı yolun bile farkında değildir.

Bu proje ya da performans yerleşik hale gelen ve rutine bağlanan zaman diliminde bir kırılma yaratmak amacıyla oluşturuldu. Şöyle ki;

Belli bir mekânda (bu özellikle işe giderken herkes tarafından kullanılan yol olması gerekmektedir.) bir anlık ve kısa bir mesafede rutini bozacak eylemlerden oluşmaktadır. Bu eylemler de tiyatro sayesinde gerçekleşecektir. 200 – 300 metre uzunluğundaki bir sokakta sabahın erken saatlerinde (ki işçilerin işe gidiş saatleri) birkaç noktada oyunlar oynanacaktır.

Bu sınırlandırılmış alanın girişinde geçenin dikkatini çekecek bir biçimde girdiği alanda tiyatronun olduğuna dair bir işaret ya da pankart ya da afiş vb. olacaktır. Sabahın köründe işine giden ve kendisine, emeğine, çevresine yabancılaşmış işçinin rutin işe gidişi manipüle edilecektir.

Kısa oyunlarla insanların ilk gün sadece yüzlerinde bir tebessüm yaratılması beklenmektedir. İkinci gün ise insanlar gene aynı noktada gene aynı saatlerde gene aynı eylemle karşılaşacaktırlar. İkinci günde ise yüzlerindeki gülümseme daha da artacaktır. Ertesi gün gene aynı noktada gene aynı saatte aynı durumla karşılaşınca belki de çok kısa olsa da durup bakacaklardır. Artık o işçiler için ertesi gün de böyle bir şeyle karşılaşmaları mümkün kılınacaktır. Alışmaya başladıkları bu durum ertesi gün kırılacaktır. Sokağın girişindeki pankart ya da sokakta tiyatro olacağını yazan işaret duracaktır. Fakat hiç oyun oynanmayacaktır. Bu oyun oynanmama durumu işçide farkındalık artırması bakımından önemlidir. Şöyle ki; alıştığı oyun olgusunu aramaya başlayacaktır. Fakat oyun olmayacaktır. Bu şekilde işçi etrafında olup bitenleri anlamaya çalışacaktır. Etrafındaki olayların oyun olup olmadığına ilişkin gözlemle sahip olacaktır. Bu şekliyle yabancılaşmış işçiye etrafını dinleme ya da gözlemleme imkânı sağlanmış olacaktır. Bunun yanında rutin oluşumu da kırılarak monotonlaşan ya da sabitleşen alışılmışlık durumu da kırılacaktır.

Bu nedenle bu performans için oynanacak oyunlar hayatın içinde doğallıkla oynanmalıdır. Gerçek kadar gerçek olmalıdır ki; işçi oyunların oynanmadığı gün içinde de oyun olasılığı bulunan gerçek kesitlerle karşılaşabilsin.

“Şehri, iktidarın top sahası olmaktan çıkaracak yegâne güçlerden biri gerçek sokak sanatçılarının yaratacağı geçici durumlarla oluşacak olan sürekli değişen dekor kullanımıdır. Ülkede her ne kadar poplaştırılmış olsa da -çok şeyde hep olduğunca- gerçek anlamda bu işi yürüten insanların varlığı ve geçici otonomları bizim için çok önemlidir. Şehri psikocoğrafya sahasına taşıyacak olan güç: sokak kolâjları, grafittiler, sloganlar, hayat, sokak tümleşmesinin gerçekliğinden ve iktidarlardan sıyrılmaktan başka bir şey değildir. “Dönüştürmek” gerekli ve kaçınılmaz olandır.”[1]

Bu alıntıya dayanarak yapılacak olanın hem kapitalist ekonomik düzenin çarkı olmaktan kendini kurtaramamış işçilere yönelik olması, hem sokağın statükosuna müdahale etmesi, hem de geçici bir otonom sahası yaratması bu performansın Sitüasyonist Enternasyonal’e selam yollayacağı anlamına gelmektedir…

avaMgardist…


NOT:
avaMgardist’in sokak performansları 6-7-8 Kasım günleri sabah işe gidiş vaktinde Tünel’den Karaköy’e inen Yüksek Kaldırım caddesi-yokuşu ve çevresinde yapılacaktır. Dikkat Tiyatro Var adıyla etkinlikte yer alacak performans görüntü kayıtlarından oluşturulacak video da daralan’daki sergide gösterilecektir.

[1] http://cyberzenarchy.wordpress.com/2008/08/18/lettrist-situasyonist-metinler-1/ adresinden LETTRIST SITUASYONIST METINLER-1 adlı yazıdan alınmıştır.

Sergi Afişi